Merkezi olmayan enerji piyasasındaki yeni düzenlemeler ve fırsatlar hem gezegene hem iş dünyasına iyi gelebilir.

Bu yılın Ocak ayı, hem ABD Ulusal Okyanus ve Atmosfer İdaresi’ne hem de Avrupa’nın Kopernik İklim Değişikliği Servisi’ne göre, son 140 yılın en sıcak Ocak ayı olarak kayıtlara geçti. Gelecek nesiller sadece kasırga ve sel gibi daha aşırı hava koşullarıyla değil, aynı zamanda Grönland buzunun erimesi nedeniyle deniz seviyesinin yaklaşık yedi metre yükselmesi ile karşı karşıya kalabilirler. Zira son yıllarda kutup bölgesi, gezegenin geri kalanından iki ila üç kat daha hızlı ısınmakta.

Bununla birlikte, uluslararası toplum daha sürdürülebilir enerji kullanımına giden yolları bulmakta zorlanmaktadır. Küresel ısınmayı sanayi çağı öncesine göre iki santigrat derecenin biraz daha altında tutmayı ve bu amaçla emisyonları azaltmayı amaçlayan 2015 Paris Anlaşması’nın ulusal ekonomiler üzerinde hemen bir etkisi olmayacağı görünüyor. Aksine, birçok ülke daha çok küresel sera gazı yaymakta.

İnsanlığın şu anda karşı karşıya olduğu en büyük zorluk olan ulusal ekonomilerin “derin karbondan arındırılması” – üç stratejik seçenekle ele alınabilir:

Birincisi, karbondioksit emisyonlarını doğrudan enerji santrallerinin egzoz çıkış borusunda tutan ve toprağa enjekte eden bir teknoloji olan karbon yakalama ve depolama sistemi (CCS: Carbon Capture System) kullanımıdır. Fakat, yerel sakinlerin direnci, çevresel kaygılar ve ekonomik uygulanabilirliği hakkında şüpheler nedeniyle birçok CCS projesi durdurulmuştur.

İkinci seçenek, insanlığın toplam birincil enerji tüketiminin azaltılmasıdır. Bununla birlikte, Dünya’daki sadece birkaç ülke, inovasyonlara ve enerji verimliliğindeki artışlara rağmen ekonomik büyümeyi ve enerji tüketimini daha uzun vadede ayrıştırmayı başarabildi.

Üçüncü seçenek ve en umut verici dekarbonizasyon yolu, ekonomilerimizde kullanılacak elektriğin çoğunluğunu sağlayacak olan yenilenebilir enerjilerdir.Uluslararası Yenilenebilir Enerji Ajansı’na (IRENA) göre, 2009 yılından bu yana fotovoltaik hücrelere dayalı güneş enerjisi maliyetleri yüzde 80 civarında azalırken, rüzgar türbini fiyatları yüzde 30 ila 40 oranında düştü.

Küresel enerji arzı “yenilenebilir” hale geliyor.

Emisyon azaltma hedefleri, elektrik sektörünün rekabetçi & pazar odaklı bir şekilde  düzenlenmesi ve yeşil enerjilere yönelik teşviklerle birleştirilmesi, yenilenebilir enerji kaynaklarının benzeri görülmemiş şekilde artışına yol açmıştır. Hükümetler temiz enerji kaynaklarını ödüllendiren düzenleyici sistemler kurdular ve bu sayede şirketler ve girişimciler serbest piyasalardaki fırsatlardan yararlanabildi. Bu durum fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltmış ve merkezi olmayan, iklim dostu enerji kaynaklarının dağıtımını hızlandırmıştır.

Örneğin, Almanya ve İtalya’da, tarife garantilerinin mevcudiyeti, fotovoltaik gücün yayılmasında, özellikle bireysel kullanıcılar sayesinde, patlamaya yol açtı. Her ikisi de uzun bir yenilenebilir enerji dağıtımı geçmişine sahip Danimarka ve Almanya gibi bazı ülkeler, yenilenebilir enerjileri enerji ve elektrik politikalarının merkezine koydular. Hızla artan enerji talebi ile karakterize olan Çin ve Hindistan gibi gelişmekte olan ekonomiler, imalat ve dağıtım da dahil olmak üzere yenilenebilir teknolojilerde küresel liderler haline geldi.

Gelişmekte olan dünya, merkezi olmayan bir enerji tedarik altyapısına sıçradı. Diğer bir deyişle, hane halkı için mikro-şebekeler ve güneş enerjisi depolama kitleri, merkezi şebekenin çevresinde bir araya gelerek kamu iletim ağının daha fazla kullanılmasının yerini almakta. Daha önce kırsal bölge sakinleri tarafından resmi şebeke bağlantısına kıyasla ikinci sınıf hizmet olarak algılanan bu “merkezi olmayan altyapı”, merkezi dağıtım ağından daha güvenilir ve daha istikrarlı bir güç kaynağı sağlamaktadır.

Yüksek yıllık yenilenebilir kurulum oranları, başlangıçta mevcut tedarik portföyünün büyüklüğü göz önüne alındığında, ilgili ülkelerin genel güç karışımlarında küçük farklılıklar yaratabilir, ancak bu yatırımların ölçeği, fiyatı düşürerek uluslararası düzeyde teknolojinin benimsenmesini etkilemektedir. Yeni depolama teknolojilerinin (özellikle lityum iyon pillerden daha yüksek enerji yoğunluğuna sahip katı hal pilleri) geliştirilmesi ve pazarlanmasındaki ilerlemelerin; yalnızca otomobillerde değil, aynı zamanda akıllı ev çevresindeki sabit uygulamalarda da pil kullanımını hızlandırması oldukça muhtemeldir.

Yeni iş modellerini mümkün kılan düzenleyici esneklik

Geleneksel enerji sistemi; elektrik ve gazda olduğu gibi, sektörlerin ayrı ayrı düzenlemeye sahip olması eğilimindeydi. Enerji sistemi karbondan arındırıldığında ve merkezi olmayan bir hale geldiğinde, yeniliği, yeni iş modellerini ve müşteri isteklerini baltalamak veya engellemek yerine; ısı, hareketlilik ve dağıtım seviyesindeki gücün yakınlaşması, koordineli düzenleyici araçların ve eylemlerin, müşteriler için uygun maliyetli, ancak yeterince çevik ve uyarlanabilir şekilde yeni pazarlar ve platformlar oluşturmasına izin vermektedir. Örneğin, konut enerjisi mikro üreticileri ve tüketicileri arasında ticaret ve değişim hala birçok ülkede düzenleyici engellerle karşı karşıyadır.

Buna rağmen, yeni enerji dünyası kamu hizmetleri, büyük şirketler ve hatta yeni şirketler için değer yakalamak üzere geniş bir fırsat yelpazesi sunmaktadır. Merkezi olmayan bir sistemde başarılı olmanın temel yeterliliğinin dijitalleşme olduğunu söylenebilir; öngörücü bakım, tanecikli hava tahmini, eski cihaz tanıma veya müşteri etkileşimindeki sohbet botları için yapay zeka kullanımı gibi…

Ayrıca merkezi olmayan varlıkların ve uzak işletim merkezlerinin optimizasyonu için veri analitiği becerilerinin ve derin teknoloji bilgisinin kullanılması da bu amaca hizmet edecektir, örneğin blockchain veya diğer merkezi olmayan ledger teknolojilerine dayalı ticaret platformlarında olduğu gibi.

Kurumsal liderler, şirketlerini (ve toplumu) özel hizmetler ve değer önerileri sunarak enerji piyasası dönüşümü için hazırlayabilirler. Teknolojik gelişmeler ve inovasyonlar, yeni kurulan şirketlere ve yerleşik şirketlere rekabetçi farklılıklar yaratma fırsatı verebilir. Karmaşık ve oldukça dinamik bir piyasa ortamında, hiçbir şirket değer teklifinin tüm unsurlarını tek başına sağlayamaz – ortaklıklara girmek hayatta kalmak için anahtar olabilir.

Enerji sektörünün küresel dönüşümü yeni başladı. Başlıca uluslararası kurumların yanı sıra tüm kıtalardaki birçok siyasi ve kurumsal karar alıcı, süreçte kilit rol ve sorumluluklar üstlenmektedir. Bununla birlikte, küresel emisyonlar en azından Paris Anlaşması ile uyumlu bir hızda azalacaksa, merkezi olmayan yenilenebilir enerjinin rolü önemli ölçüde artmalıdır. Bu; inovasyon fırsatlarından tam olarak yararlanılmasını ve uygulanmasını sağlamak için enerji yönetişiminde yeni bir anlayışı gerektirecektir.


For original version of the article, please visit ESMT (European School of Management and Technology) Berlin website:
https://esmt.berlin/knowledge/wake-call-corporate-world