Sürdürülebilirlik, başarılı bir Geleceğin Çalışma Düzeni stratejisinin vazgeçilmez bir parçasıdır; insanı, teknolojiyi ve fiziksel çalışma alanını bir bütün olarak bir araya getirir.

Kısaca:

Sürdürülebilirlik ve Geleceğin Çalışma Düzeni: Stratejik Bir Bütünlük

Günümüzde kuruluşlar, sürdürülebilirliği stratejilerinin temel bir bileşeni haline getirerek yalnızca iş hedeflerine ulaşmayı değil, aynı zamanda gezegenin refahına katkı sunmayı da amaçlayan iddialı hedefler belirlemektedir. Ancak sürdürülebilirliğin gerçek anlamda benimsenmesi, kurum kültürünün tüm katmanlarına nüfuz eden köklü bir dönüşümü gerektirir.

Sürdürülebilirliğin Geleceğin Çalışma Düzeni stratejilerine etkin biçimde entegre edilebilmesi; fiziksel çalışma alanları (Bricks), dijital altyapı ve teknolojiler (Bytes) ile çalışan davranışları (Behaviors) arasında bütüncül bir uyumun sağlanmasını zorunlu kılar.

Peki, sürdürülebilirlik hedefleriniz Geleceğin Çalışma Düzeni stratejinizin DNA’sına gerçekten entegre edilmiş durumda mı? Sürdürülebilir operasyonlara yönelik net bir yol haritanız var mı—teknolojik altyapıdan çalışan davranışlarına, fiziksel ofis ortamlarından kurum kültürüne kadar her unsura dokunan bir bütünlük?

Unutulmamalıdır ki, “sürdürülebilirlik” moda olmuş bir terim değil; kârlılığın ötesine uzanan, çevresel sorumluluk ve toplumsal faydayı kapsayan stratejik bir zorunluluktur. Artık paydaşlar yalnızca finansal başarı değil; çevresel duyarlılıkla hareket eden, çalışanlarına ve değer zinciri boyunca topluluklara olumlu katkı sunan kurumlar görmek istiyor.

Kuruluşlar, iklim değişikliği girişimlerinden beklenenden daha fazla değer elde etti.

Bir şirketin Geleceğin Çalışma Düzeni stratejisini oluşturan kültürü, çalışan deneyimleri ve operasyonel yapısını derinlemesine incelediğimizde, sürdürülebilirliğin güçlü etkisi açıkça ortaya çıkar. Sürdürülebilirlik yalnızca daha iyi bir stratejiye ulaşmanın aracı değil; aynı zamanda bu stratejinin temel amacıdır. Sürdürülebilirliğin odak noktası haline geldiği bu bağlamda, stratejilerin sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu olması şarttır.

 

Bu yeni dengeler içinde yatırımcılar artık pasif izleyiciler değil. Sürdürülebilirlik göstergelerine dayanarak kararlı adımlar atmaya hazırlar. Örneğin, EY araştırmasına göre, COVID-19 pandemisinin yarattığı farkındalıkla birlikte kurumsal yatırımcıların %74’ü, çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) performansına bağlı olarak yatırımını geri çekmeye istekli olduğunu belirtiyor.

Sürdürülebilirlik Odaklı Geleceğin Çalışma Düzeni Stratejilerinin Temel Dinamikleri

Bir şirketin Geleceğin Çalışma Düzeni stratejisi; teknoloji, çalışan davranışları ve fiziksel çalışma alanlarını kapsayan net bir vizyonla, modern iş dünyasının değişen ihtiyaçlarına yanıt veren bir yol haritasıdır. Günümüzde pek çok temel unsur, şirketleri sürdürülebilirliğe sıkı sıkıya bağlı Geleceğin Çalışma Düzeni stratejileri oluşturmaya yönlendirmektedir:

1. Yasal Düzenlemeler:
Avrupa Birliği’nin Kurumsal Sürdürülebilirlik Raporlama Direktifi (CSRD) gibi yasal düzenlemeler, sürdürülebilirliğe yönelik artan odağın somut bir örneğidir. CSRD, şirketlerin çevresel ve sosyal etkilerine dair ayrıntılı raporlama yapmasını zorunlu kılarak, sürdürülebilirlik çabalarını gönüllüll\u00fkten çıkarıp yasal bir zorunluluk haline getirmektedir. Bu durum, şirketlerin çevresel etkilerini daha iyi analiz etmelerini ve olumsuz etkileri azaltırken olumlu katma değer yaratacak somut planlar oluşturmalarını gerekli kılmaktadır.

2. ESG’nin “S” Harfi: Sosyal Boyut
Günümüz çalışma hayatı, kuşaklar arası değer farklılıklarıyla birlikte önemli bir dönüşüme uğramıştır. Artık sürdürülebilirlik sadece çevresel değil; insan hakları, değer zincirleri ve çeşitliliği destekleyen uygulamalar gibi sosyal unsurları da kapsamaktadır. Çeşitlilik ve kapsayıcılık (D&I) gündemi, sadece etik bir zorunluluk olmaktan çıkıp, raporlama gerekliliklerinin karşılanmasında ve çalışan ile paydaş beklentilerinin yanıtlanmasında kritik bir unsur haline gelmiştir. Bu değişimler, belirsizliklerle dolu karmaşık bir dünyada şirketlerin uyum sağlayabilmesi için hayati önem taşımaktadır.

3. Kaynak Verimliliği:
Sürdürülebilirlik aynı zamanda kaynakların etkin kullanımını ve çevresel ayak izinin azaltılmasını içeren bir yaklaşımdır. Şirketler; elektronik atık azaltma, enerji tüketimini düşürme, sera gazı emisyonlarını kontrol altına alma, su ve atık yönetimi gibi alanlarda aktif çözümler aramaktadır. Bu çaba sadece iş yeri ile sınırlı kalmayıp; gayrimenkul yönetimi, tedarikçiler ve satin alma politikalarını da kapsamaktadır. Ayrıca çalışanların sürdürülebilirliğe duyarlı hareket etmeleri için gerekli bilgi ve yetkinliklerle donatılması, sürdürülebilir bir kurum kültürü oluşturulmasını zorunlu kılar.

4. Veri Tabanlı İçgörüler:
Sürdürülebilirlik sadece ölçmekle sınırlı kalmamalı; niteliksel verilerden beslenen ve şeffaf raporlamaya dayanan stratejiler geliştirilmelidir. Dijital dünyada üretilen büyük veri yığınları, sürdürülebilirlik etkisini değerlendirmek, karar alma süreçlerini yönlendirmek ve geleceğin çalışma stratejisine yön vermek adına büyük bir fırsat sunmaktadır.

Şirketler Yeterince Yol Alabildi mi?

Bugün bazı şirketler sürdürülebilirliği tam anlamıyla benimsemiş ve bunu hem operasyonel süreçlerine hem de çalışan deneyimlerine entegre etmeyi başarmıştır. Ancak pek çok kurum için bu süreç hâlâ devam etmektedir. Artan baskıyla birlikte şirketler, yalnızca sürdürülebilirlik stratejileri tanımlamakla yetinmemeli, bu stratejileri etkin bir şekilde iletmeli, kurum kültürüyle uyumlu hale getirmeli ve çalışan deneyimiyle bütünleştirmelidir.

Son yıllarda artan hedef belirleme ve vizyon duyurularına rağmen, bu hedeflerin uygulamaya dönüşmesi konusunda sınırlı ilerleme kaydedilmiştir. Gerçek başarı için, her çalışanın bu yolculuktaki rolünü anlaması ve günlük işlerinin bu hedeflere nasıl katkı sağladığını bilmesi gerekir. Bu içsel uyumu sağlamak, şirketlerin karşısındaki en büyük zorluklardan biridir ve ancak iç ve dış iletişimin uyumlu hale getirilmesiyle mümkün olabilir.

Bu bütüncül yaklaşım, sadece çevresel sorumlulukları yerine getirmekle kalmaz; aynı zamanda kurumları geleceğe taşıyan sürdürülebilir bir başarının da temelini oluşturur.

 

“Kuruluşlar, sürdürülebilirlik stratejileri ile Geleceğin Çalışma Düzeni stratejilerini bütünleştirerek, çalışanların doğal olarak kurumun yeşil dönüşümüne tutkuyla bağlı savunucular ve aktif katkı sağlayıcılar haline geldiği bir çalışma ortamı yaratmalıdır.”
— Anna Richter Olsson, EY Nordics | Nordik Sürdürülebilirlik “Field of Play” Müdürü, Yardımcı Direktör

 

Geleceğin Çalışma Stratejisine Sürdürülebilirliğin Entegre Edilmesi: Bricks, Bytes ve Behaviors Yaklaşımı

Sürdürülebilirliği Geleceğin Çalışma Düzeni stratejilerine başarıyla entegre eden şirketler, yalnızca çevresel etkilerini azaltmakla kalmaz; aynı zamanda yetenekli çalışanları cezbetme, yasal düzenlemelere uyum sağlama ve kurumsal itibarlarını güçlendirme açısından da önemli kazanımlar elde eder.

Geleceğin sürdürülebilir iş yerlerini oluşturmak isteyen kuruluşların; gayrimenkul ve tesis yönetimi, insan kaynakları (İK) ve bilgi teknolojileri (BT) gibi farklı iş birimlerinde eşgüdüm içerisinde çalışması gerekir. EY bu sürece bütüncül bir yaklaşım sunar ve bu yaklaşımı “Bricks, Bytes ve Behaviors” olarak tanımlar.

Bricks (Fiziksel Mekânlar):

Fiziksel çalışma alanlarında çevresel etki ve sürdürülebilirlik konularına özel bir odaklanma ihtiyacı giderek artmaktadır. Bu artışın temelinde iklim değişikliği ve maliyet faktörleri yer alır. Emisyonları azaltmanın ve çevre dostu çözümler sunmanın yanı sıra, ofislerin sosyal sürdürülebilirliği desteklemesi de gerekir. Bu bağlamda ulaşım yöntemleri ve farklı çalışma tarzlarına (özellikle hibrit modeller) uyum sağlamak da önemli hale gelmiştir. Ofis alanlarının hem şirket hedeflerine hem de çalışan ihtiyaç ve amaçlarına uygun şekilde optimize edilmesi kritik öneme sahiptir.

Bytes (Dijital Altyapı):

Teknoloji, Geleceğin Çalışma Düzeni stratejilerinin merkezinde yer alır ve çeşitlilik-kapsayıcılık (D\&I), veri şeffaflığı, yasal uyum ve sürdürülebilirlik katılımı gibi alanlarda güçlü bir rol oynar. Analitikler aracılığıyla çeşitliliği destekler, çevresel ve sosyal etkilerin şeffaf biçimde izlenmesini sağlar, çalışanların sürdürülebilirlikteki rollerini anlamalarına yardımcı olur ve esnek çalışma modellerini destekler. Bu teknolojik dönüşüm yalnızca demografik faktörlerle sınırlı değildir; nöroçeşitliliğe sahip bireyler için erişilebilirlik gibi unsurları da kapsar ve dijital iş yerinin farklı ihtiyaçlara yanıt verebilmesini sağlar.

Behaviors (Davranışlar):

Geleceğin Çalışma Düzeni stratejileri, sürdürülebilirliği destekleyen davranış değişimlerine dayanır. Bu yaklaşım, çalışanların düşünme ve hareket etme biçimlerinin dönüştürülmesini, amaç odaklı bir zihniyetin geliştirilmesini içerir. Bu süreç; eski alışkanlıkların terk edilmesini, yeni davranış biçimlerinin benimsenmesini ve tüm eylemlerin sürdürülebilirlik hedefleriyle uyumlu hale getirilmesini kapsar. Bu dönüşümün sağlanabilmesi için şirketlerin öğrenme ve gelişim alanına yatırım yapması, çalışanların gerekli becerilere ve sürdürülebilir bir değişimi yönlendirme motivasyonuna sahip olmasını sağlaması gerekir.

Gelecek İçin Yol Haritası

Yasal düzenlemeler artarken ve paydaş beklentileri yükselirken, şirketlerin yüzeysel sürdürülebilirlik çabalarının ötesine geçmesi artık kaçınılmazdır. Bundan sonraki adım, sürdürülebilirliği Geleceğin Çalışma Stratejisi’nin merkezine yerleştirmek olmalıdır — bu da kültürü, çalışan deneyimlerini ve operasyonel yapıyı kapsayan bütüncül bir yaklaşımı gerektirir. Bu yaklaşım yalnızca mevzuata uyum sağlamakla ilgili değil; herkes için daha iyi bir gelecek inşa etmeyi hedefleyen yeni bir çalışma düzenini şekillendirmekle ilgilidir.

Özet

Günümüz iş dünyasında sürdürülebilirliği Geleceğin Çalışma Düzeni stratejilerine entegre etmek, temel bir zorunluluk haline gelmiştir. Yasal düzenlemeler, değişen değerler ve kaynak verimliliğine yönelik artan ihtiyaç bu dönüşümü tetiklemektedir. Bazı şirketler sürdürülebilirliği operasyonlarına ve çalışan deneyimlerine başarıyla entegre etmişken, diğerleri kamuya açıklanan taahhütlerle iç iletişimi uyumlu hale getirmekte zorlanmaktadır. Bu süreçte kritik yaklaşım; fiziksel ortamlar (Bricks), dijital altyapılar (Bytes) ve çalışan davranışları (Behaviors) arasında bütüncül bir uyum sağlamaktır. Bu strateji sayesinde her çalışan, sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmadaki rolünü net bir şekilde kavrar. Bu yaklaşım yalnızca mevzuata uyum değil; tüm paydaşlar için daha iyi bir çalışma düzeni inşa etmeyi amaçlar.

 

Kaynak: https://www.ey.com/en_no/future-of-work/sustainability-and-the-future-of-work